ÖLÜM KALIM MESELESİ
Efsane psikiyatr ve yazar Irvin Yalom’un (1931) eşiyle birlikte yazdığı bu son eser –özellikle yazar adaylarının- okumasını önerdiğim kitaplardan biridir.
Yas terapisini en iyi bilen psikiyatristlerden biri kabul edilen Yalom, eşine ölümcül bir kanser teşhisi konulduğunda bu sefer kendi keder ve yas sorunlarıyla mücadele etmek zorundadır.
Kanser teşhisi sonrası eşi Marilyn, altmış beş yıllık evliliklerini ve şimdi de burun buruna kaldıkları ölüm gerçeğiyle yüzleşmelerini anlatacak bir kitap kaleme almalarını teklif eder. Aslında bu tekliften de öte bir şeydir ve Yalom bunu kabul etmek zorundadır.
İyi ki de bunu yapıyorlar, zira ölümle yüzleşmek isteyen insanların başvuracağı harika bir eser çıkar ortaya.
Eserleriyle tanınmış iki önemli profesör sevgi dolu ve uzun bir evlilik sürdürmüştür. Adeta bir kitaba sığdırılan iki efsane hayat aslında ömür denen şeyin kısalığı ve geçiciliğini de hatırlatıyor bize. Az bulunur bir aşk yaşayan ikili yaşanan hastalıklar ve ölümle yüzleşme nedeniyle birbiri için endişelenmektedir.
Irvin 88, eşi Marilyn 87 yaşındayken kaleme alınıyor bu eser.
Kalp atım hızı otuzlara düşen Irvin’e harici ritim düzenleyici takılır. Bu sırada eşine Multiple Miyelom teşhisi konur. Üstünde çalıştığı kitaba ara veren Irvin eşiyle birlikte bu kitabı yazmaya başlar.
Eşinin ölümcül hastalığı nedeniyle günlerinin sayılı olduğunu öğrenen Irvin büyük bir sarsıntı geçirir.
Kendisi gibi yazar olan Marilyn edebiyat doktorası ve Fransızca profesörlüğü yapmıştı.
Ömrü boyunca kendi ölüm korkusuyla mücadele eden Yalom, en sıkıntılı olduğu dönemlerde bir başka efsane olan Rollo May’le terapiye başlar.
Fakat bu pek işe yaramaz.
Hatta yıllar sonra iki efsane artık yakın arkadaş olunca Rollo May, bu terapi sırasında kendisine şiddetli ölüm kaygısı uyandırdığını söyler.
Rollo May (1909-1994), Amerikalı varoluşçu psikolog. Varoluşçu felsefenin yanı sıra humanist psikolojinin de önemli isimlerinden biri olarak bilinir.
Çocukluktan beri tanıdığı, sevdiği ve altmış beş yıl bir hayatı paylaştığı Marilyn’in ölümcül hastalığı ve onu kaybetme endişesi o kadar ağır basar ki, kendi ölüm korkusunu adeta unutur Yalom.
Ağrılar dayanılmaz olunca Marilyn ötenaziyi tercih eder. Kendi eliyle verilen ilaçları yutarak hayatına son verir.
Bu acı kaybın ardından Yalom ruhsal durumunu şöyle ifade eder: “Saatler sonra yatağa girerken kendimi köksüz ve düşte gibi hissediyordum.”
Komodindeki ilaçları, okuma gözlükleri, otomobili… Her şeyi yazara eşini hatırlatır ve onu derin bir hüzne boğar. Danışmanlık yaptığı kederli insanları hatırlayınca bu durumundan utanır yazar.
Ömrü boyunca insanlara teselli vermeye çalışan Yalom, acı kaybının ardından dokuz hafta geçtiğinde içinde bulunduğu ruh halini şöyle tanımlar: “Miskin, uyuşuk ve çoğu zaman mutsuz hissediyor, kilo veriyor, hayattan çok az zevk alıyor. Olağanüstü yalnız hissediyor. Irvin, depresyonda. İntihar riski yok ama ani ölümcül bir kalp krizini hoş karşılamaya hazır görünüyor.”
“En mutlu olduğum zamanlar yazdığım zamanlar,” diyor Yalom. “Ama bu çalışma bittiği zaman ruh halimin nasıl olacağı konusunda endişeliyim.”
Üzerinde çalıştıkları kitap projesi hayatının bu en zor döneminde en büyük destekçisi olduğunu şu cümlelerle ifade eder Yalom: “Uyuşukluk, bir süredir içinde olduğum hal için çok yerinde bir terim. Uyuşukluğun, günün bu kitabı yazmakla uğraştığım ilk saatlerinde ve terapi yaparken azaldığını fark ettim.”
“Asıl iyileşme işaretinin kendim bir şeyleri başlattığım zaman geleceğini düşünüyorum,” der Yalom. Ve kitabın son bölümünde sevgili eşine seslenir:
“Sevgili Marilyn’im. Bu yazma projesi sen bundan yüz yirmi beş gün önce öldüğünden beri beni hayatta tutuyor.”