Anasayfa » Kim vatansever, kim hain?

Kim vatansever, kim hain?

Halil ÇIKRIKLAR

“Her lafa verecek bir cevabım var. Lakin bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye.”

Celaleddin Rumi

 

 

Kim vatansever, kim hain?

 

Aslında sorunun yanıtı basit: Ülkesini ve milletini seven insana vatansever denir. Ülkesine ihanet eden yani düşmanlarla iş birliği içine girerek kendi ülkesi aleyhine çalışanlara da vatan haini denir.

Fakat gerek ekranlarda gerek sosyal medyada doğrudan ya da dolaylı olarak kendilerini vatansever olarak tanıtırken diğerlerini vatana ihanet etmekle suçlayan yüzlerce insan göreceksiniz. Elbette ihanetle suçlananlar da tam tersini iddia ediyor. İyi de biz kime inanalım? Kim gerçekten vatansever, kim hain?

Aklıma Nasrettin Hoca’nın çok iyi bilinen “Kazan Doğurdu” fıkrası geliyor. Hoca, komşusundan bir kazan ister. İşini bitirince kazanın içine küçük bir tencere koyup geri iade eder. Kazan sahibi tencereyi görünce şaşırır ve “Bu nedir?” diye sorar. Hoca kazanın doğurduğunu söyleyince hiç itiraz etmeyen komşu memnuniyetle bunu kabul eder.

Aradan bir süre geçtikten sonra Hoca yine komşusundan kazanı ödünç alır ama bu sefer işi bitince iade etmez. Kazanın gelmediğini görünce komşu Hocanın evine gelir ve bunun sebebini sorar. Hoca “Sizlere ömür, kazan öldü,” der. Bunun üzerine komşunun tepkisini biliyorsunuz.

“Aman Hocam, hiç kazan ölür mü?”

İşte o zaman Hocanın cevabı ders niteliğindedir:

“Kazanın doğurduğuna inanırsın da öldüğüne niçin inanmazsın?”

İnsan psikolojisi ve davranışı ile ilgili bugün bile geçerliliği yitirmeyen harika bir tespittir bu. Televizyondan sosyal medyaya toplumun düşünce hayatını şekillendiren iletişim kanallarına baktığınızda bilgi çöplüğüyle karşılaşırsınız. Bunlar arasında –doğruluğunu araştırma ihtiyacı duymadan- işimize yarayanları doğru kabul ederken işimize yaramayanları reddediyoruz.

Birbirinin tam zıddı şeyleri iddia eden bunca insan aynı anda doğruyu söylemediğine göre kesin olan bir şey varsa o da yüzlerce insanın doğrudan ya da algı oluşturarak aslında yalan söylediğidir.

Şu üç günlük dünyada huzur içinde yaşamanın en önemli yolu erdemli bir hayat sürmektir. Ve dürüstlük, erdem deyince aklımıza ilk gelen birkaç kelimeden biridir. Çoğu kez diğer insanlara karşı dürüst davranıyoruz ama kendimize karşı dürüst müyüz?

Nasrettin Hoca’nın komşusu gibi işimize gelen haberlerin –tutarsız ve saçma olsa bile- peşin peşin doğru olduğunu kabul etmekten ne kadar koruyabiliyoruz kendimizi? Bizden farklı düşünen insanların içine düştüğü bu yanılgıyı görüyoruz da kendi içine düştüğümüz durumun farkında mıyız?

Sonuç olarak yüzü kızarmadan yalan söyleyen az sayıda insan var ama sırf işine geldiği için bu yalanlara inanmaya gönüllü çok daha fazlası. Kimin haklı olduğu ile ilgili yorum yapmak tamamen politik olan bu tartışmaların bir tarafına dâhil olmak anlamına geldiği için sanırım sürece yeni bir şey katmaz. Mahkeme huzuruna çıkan taraflardan biri olduğunuzda adil karar vermeniz zordur.

Her insan gibi benim de bilgi yığınından oluşan bilinçaltımın neden olduğu yoğun duygularım var. İşte bu güçlü duyguların beni ayartmasını engellemek için kadim bilgeliğin rehberliğine başvurmaya çalışıyorum.

Mesela, her fırsatta paylaştığım binlerce yıllık bir yaşam felsefesini bir kez daha hatırlatmak isterim. Bunca bilgi kirliliği içinde doğru seçimler yapmanın en pratik yolunu Sokrat tarif etmiş.

Söylenen şey gerçek midir?

Söylenen iyi bir şey midir?

İnsana faydalı ve yararlı mıdır?

Sadece doğruluğundan emin olduğumuz iyi ve faydalı verileri aldığımızda elimizde avucumuzda çok az şey kalacaktır. İşte bu zihnimizdeki kargaşayı azaltacak basit ama değerli bir formüldür. Yetmez, Rumi’ye de kulak veririm:

Her lafa verecek bir cevabım var. Lakin bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye.”

İnsan olarak hepimizin kusurları vardır ve hepimiz hata yaparız. Ama yalan söylemek gibi bir ahlaksızlığı alışkanlık haline getiren insanlara sırf işimize gelen şeyleri söylüyor diye inanmak doğrulara ulaşmaktan alıkoyacaktır bizi.

Böylece ciddiye almamız gereken veriler epeyce azaldı sanırım. Ama bu da yetmez. Ekranlara çıkıp vatan millet edebiyatı yapanların bu ülke ve bu millet için neler yaptığına da bakarım. İşte o zaman elimde o kadar az veri kalır ki, artık kafam karışmadan bunlarla yaşayabilirim. Biraz zahmetli olsa da bu üç kontrol noktasından sonra kabul ettiğim bilgilerle hareket ettiğimde yarın yüzümü kızartacak bir şeyi bugün söylemek zorunda kalmam.

Şu üç günlük dünyada erdemi kuşanıp huzurlu yaşamaktan daha değerli ne var?

Erdemle ve huzurla kalın…

 

20 Mart 2022

 

 

 

İlgili Yazılar

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
0
Would love your thoughts, please comment.x