KESİN İNANÇLILAR
(Eric Hoffer)
Zaman değişse de bazı şeyler değişmiyor. Parmak ucuna kadar her biri diğerinden farklı olan insanların bazı davranış kalıpları asırlar sonra bile aynı olabiliyor. Haliyle geçmiş tarihlerde ve farklı toplumlarda yaşanan kitlesel hareketlerdeki insanların ruh hali ve davranışları günümüzde ve çevremizde olanlarla benzerlikler göstermektedir.
Kendilerini kitle hareketi içinde bir kahraman gibi hisseden insanların ruh analizini yapan Eric Hoffer (1902-83), karşımıza bambaşka bir fotoğraf çıkarıyor. Perdeyi kaldırdığımızda gördüklerimiz sahnenin önündekilerden tamamen farklı olabiliyor.
Can sıkıntısını gidermekten meydanda görünmeye varıncaya kadar pek çok motivasyonu vardır insanların. Hele bir de bu hareketler sayesinde maddi kazançtan şöhrete çeşitli kazançlar da söz konusuysa…
Bu minik gözlemden sonra şimdi sözü yazara bırakalım ve kitaptan birkaç alıntı paylaşalım:
Bir insanın kendi mükemmelliğine olan inancı ne kadar zayıfsa, ulusunun, dininin, ırkının veya inandığı kutsal amacın mükemmelliği yönündeki iddiası da o kadar güçlüdür.
Bir insanın işi meşgul olmaya değerse, o insan muhtemelen kendi işiyle meşgul olur. Fakat işini meşgul olmaya değer bulmazsa, kişi aklını kendi anlamsız işinden ayırarak başkalarının işiyle meşgul olur. Dedikodu yapar, kirli çamaşırlar arar ve başkasının işine burnunu sokar. Ayrıca yerel ve ulusal konulara aşırı ilgi gösterir.
Gelişmekte olan bir kitle hareketinin taraftar toplaması ve onları elinde tutması onun ortaya koyduğu öğretinin gücünden değil, endişeler, imkânsızlıklar ve anlamsızlıklar içindeki hayatından kurtulmak isteyenlere bir alternatif sunmasından dolayıdır.
Birlik ve beraberlik bağlarının güçlü olduğu bir yerde, bir kitle hareketinin tutunabilmesi zordur.
Fanatiklerin en ateşlileri genellikle, doğuştan gelen kusurları nedeniyle veya dış çevre koşulları sonucunda kendilerine güvenlerini kaybetmek zorunda kalmış bencil kişilerdir.
Dini ve devrimci bir heyecanda olduğu gibi aşırı vatanseverlik de suçluluk duygusundan kaçmak isteyenlere bir sığınak vazifesi görür.
Nefretin haklı bir şikâyetten çok, kendini aşağı görmekten ileri geldiği, nefretle suçluluk hissi arasındaki çok yakın ilişkiden görülmektedir.
Bir kitle hareketinin tek vücut yapısı içinde kişisel bağımsızlığımızı kaybettiğimiz zaman yeni bir özgürlüğe kavuşuruz. Bu, hiç utanmadan ve vicdan azabı çekmeden nefret etme, yalan söyleme, işkence yapma, adam öldürme ve ihanet etme özgürlüğüdür. Bir kitle hareketinin çekiciliği kısmen bu gerçekte yatmaktadır.
Bir kitle hareketinin öncülüğünü söz ustaları, gerçekleştirilmesini fanatikler ve toparlanmasını da eylem adamları yaparlar.